• https://www.facebook.com/pages/Psikolog-%C3%96zlem-Akkel/1565522363696297
  • https://twitter.com/ozlemakkel
  • Favorilere Ekle
İletişim No:

İletişim 'Ben'ile başlar

 

BEN KİMİM?

DUYGUları olan

ZİHİNSEL düşünceler ve fikirlerle hayatını yönlendiren

BEDENinde yaşamın yansımalarını gören

RUHsal yanıyla da diğerlerinden ayrılan varlık

 

Duyguları,düşünceleri,bedeni ve ruhuyla bütün bir varlık.

            Bu dört varoluş alanında kendini varetmeyi başarmak sağlıklı gelişim ve yaşamın anahtarıdır. Ve yaşamdan daha fazla tat almamıza katkıda bulunabilir.

Sadece mantığımızla,düşüncelerimizle karar vermek ve yaşamımızı yönlendirmek birgün hayal kırıklığı veya tükenmişlik ile sonlanabilir.Sadece duygularla ilerlemekle de amaçlı bir yerlere varamayacağımız,büyük kısır döngülerden çıkamayacağımız anlamına gelebilir.Sürekli bedenine odaklanan birinin hayatı hastane-ev arasında mekik dokumakla geçebilirken,tek meşguliyeti bedeninde olanlar iken,herşeyden soyutlanmış bir ruhsal süreç içerisinde yaşayan birisi için de gerçekçi olan dünyadan uzaklaşması yine hayatının akışını engelleyecektir.

Varoluşun dört boyutunda yaşamak bizi dengede tutarak  ‘şu anı ‘gerçek doyumla yaşamamızı sağlar.Düşüncelerimiz,amaçladıklarımızı,yaşadıklarımızı sadece mantıkla değil hissettiklerimizle de değerlendirerek ve bedenimizin neyi yansıttığının,ne yaşadığının farkında olarak,ruhsal benliğimizi ihmal etmeden dengeli yaşamı korumak mutluluğumuza giden ana yollardan biridir.

            Aynı hayatta farklı öğrenim alanları ile geleceğini tayin eden,kişisel seçimleri,beklentileri,değerleri,yetenekleri ve bunlara ilişkin farklı tutum ve davranış özellikleri olan benlik.Olduğumuz şeyler gibi olmadığımız şeyler de bizi tanımlayabilir.Örneğin kaçındıklarımız,reddettiklerimiz,kabul etmediğimiz yaşam olayları bizim bir parçamızdır.Ne oluyor da dışımızda bırakıyoruz bu alanları?Bu sorunun cevabını bulmak için varolmak istemediğimiz alandan işe başlamak bizi kendimize bir adım daha yaklaştıracaktır.Önce kabul etmediğimiz taraftan başlıyoruz yüzleşmeye.Yani olmak istemediğimiz yerden.Ne oluyor da kaçınıyoruz bazı durumlardan.Karşı karşıya gelirsek bu durumlarla ne yaşarız ve bunun bizim ruhumuzda ne tür olumsuz yansımaları olur?

Önce sormakla başlamalıyız işe.Bilgi dağarcığımız genişledikçe ve biz sorgulamaya devam ettikçe ‘Ben’e ilişkin ve yaşama ilişkin daha büyük farkındalıklar ve anlamlar kazanacağımız mutlaktır.

 

 

 

İnsan Nasıl Bir Varlıktır?

 

                                               Biyo     Psiko     Sosyal

                                                İd         Ego       Süperego

 


Benliğimizin İlkel Yönleri

(saldırganlık,cinsellik)                                                           Üst Benliğimiz

                                                                                (İçinde yaşadığımız kültürün

                                                     Benlik                              içselleştirilmesiyle toplumsal 

                               (Tüm herşeyin farkında olan                      yönümüzü oluşturan benlik

                              Ve ilkel taraflarımızla toplumsal          İd ile devamlı çatışma içerisindedir.)

                            Yönlerimizi harmanlayıp iki tarafı da

                            memnun etmeye çalışan denge organı)

 

Ego dediğimiz benliğimizin bütünleştirici olan tarafı İd’in ilkel istekleriyle süperegonun topluma uyma çabaları içerisinde dengeyi sağlama görevi görmektedir.Örneğin;iş yerinde yan masadaki arkadaşınıza çok kızdınız ve içinizden bir ses ‘’Onu tekme tokat döv rahatla’’diyor ki bu ilkel benliğinizin isteğidir.Aynı zamanda üst benliğiniz de ‘’Hayır,onunla sürekli yüzyüze bakacaksınız,birarada yaşama kurallarını bozamazsın’’ diyerek size sesleniyor.İçinizde yaşadığınız bu çatışmaya son verme görevi Egonuzun.Size hem öfkenizi ifade etme fırsatı verirken hem de bunu yaşadığınız ortama zarar vermeyecek şekilde yapabilmeniz için ‘’Arkadaşınla konuş ve ona neden kızdığını uygun bir dille anlat’’ diyerek iki isteğinizi de dengede tutuyor.Böylelikle sizi iç ve dış çatışmalardan koruyor.

 

 

*Benliğimiz ilkel taraflarımız ve içinde bulunduğumuz kültürün çatışmalarını çözmek için belirli savunma mekanizmalarına başvurabilir,yansıtma,bastırma,yadsıma gibi.Bu savunma mekanizmaları belirli durumlarda sağlığımızı koruma ve içinde bulunduğumuz şartlarla başetmede önemli bir yere sahiptir.Dikkat edilmesi gereken ise bu mekanizmaları çok sık kullanmamak ve sıkıntılı günlerin şartları düzeldikten sonra da artık işlevsel olmayan savunmaların farkına vararak düzenlemeye gitmektir.Sizin veya çevrenizdeki insanların artık davranışlarınızı anlamlandıramadığına şahit oluyor ve nedenlerini anlayamıyorsanız kullandığınız savunma mekanizmalarından yola çıkarak çoğu zaman anlam yükleyebilirsiniz neden gereksiz yere bazı davranışları sergilediğinize ilişkin.Benliğimizin kullandığı savunma mekanizmalarından en çok kullanılanlara örnek verirsek yardımcı olacağını düşünüyorum:

Bastırma:Özellikle bulunduğumuz kültür içerisinde benliğimiz öz ihtiyaçlarından çok toplumun ihtiyaçlarına ve beklentilerine uyum sağlamak amaçlı kendi doğal ihtiyaçlarını,düşüncelerini,duygularını vb. geri plana atarak görmezden gelebilir.İhtiyacımızı ortaya çıkarmak için uygun ortam olmayabilir.Bu gibi durumlarda benliğimiz bastırma yoluna başvurarak içinde bulunduğumuz çatışmayı dindirmeye çalışabilir.Ama unutmamalıdır ki orada biz görmezden gelsek de ihtiyacımız var olarak beklemektedir.Uzun süre ihtiyaçlarımızı bastırmadan,imkan buldukça içimizdeki enerjiyi açığa çıkarmamız sağlığımız açısından değerlidir.

İnkar:Çoğunlukla başedemediğimiz durumlarda olayı inkar etme yoluyla rahatlamaya çalışırız.Kısa süreliğine,işlevsel olabilen bu mekanizma da uzun dönemde kişilikle bütünleşirse patolojik sonuçlara neden olabilir.

Yansıtma:Özellikle arkadaş ilişkilerimiz ve ikili ilişkilerimizde yansıtma savunma aracını sık kullandığımızı söyleyebilirim.Yansıtma,kendimizde olan bir duygu,inanış veya düşünceyi sanki karşı tarafa aitmiş gibi görme halidir.Bu durum da uzun sürede kendimizle ilgili farkındalığımızın düşmesine ve yanlış yargılara varmamıza neden olabilir.

 

Yön Değiştirme:Bazılarımızın ilişkilerimiz içerisinde o an için uygun tepkiyi vermeden,daha sonra birikmiş öfke ya da duygularını,olayın nesnesini şaşırtıp,ilgisiz birine yönlendirmesi ile gerçekleşir.Gittiğimiz kursta hocanın tavırlarına sinirlenip teneffüste sıra arkadaşınıza ufak bir nedenden dolayı bağırarak büyük tepki vermeniz gibi.Aslında öfke nesnesi hoca iken,belki onun kurs sonu değerlendirmenizi etkileyeceğini düşünerek,içinizdeki öfkeyi size en yakın arkadaşınız üzerinde açığa çıkarmanız gibi.

Karşıt Tepki Oluşturma:Bazen bizde suçluluk hissi yaratan istek ve durumlarda bunları kontrol altında tutmak zor olacağından bu isteğimizin tam karşıtı tutum ve davranışları sergileyerek bu suçluluk duygusundan kurtulabiliriz.Örneğin işyerinde düşmanca duygular beslediğiniz birisine sevgi gösterileri yaparak ya da cinsel isteklerinizi ahlak savunuculuğu yaparak tersi yönde gösterebilmeniz gibi.Bu savunma da kişiyi toplumun yargılarına karşı rahatlatıcı özellik taşımaktadır.

Mantığa Bürünme:En sık kullanılan ve en temel savunma mekanizmalarından biridir.Davranışlarımız için hafifletici nedenler,mazeretler bularak çevreye daha uyumlu ve kabul edilebilir hale gelmemize yardımcı olur.Kırmızı ışıkta geçen bir şoförün ‘nasılsa herkes geçti’ gibi bir ifade kullanarak kendini rahatlatması ve yaptığı davranışın daha az yanlış olduğunu göstermeye çalışması gibi.

Bu savunma mekanizmalarına çokçasını dahil edebiliriz.Siz de davranışlarınıza biraz odaklanarak hangi savunma mekanizmalarını sıklıkla kullandığınızı farketmeye çalışın.Bu yolla kendinize ilişkin farkındalığınıza yeni maddeler eklemiş ve yaşadıklarınızı daha kolay anlam verebilmiş olursunuz.

 

KENDİMİZİ ANLAMLANDIRMAMIZDA KULLANABİLECEĞİMİZ TEKNİKLER

ŞEKİL/ZEMİN İlişkisi

Algılamamızı etkileyen bir etmen olarak Şekil-Zemin İlişkisi;

İş yerinde,evde,sosyal yaşamda olayları farklı algılamamız ilişkilerimizi ne yönde etkiler?Gördüğümüz,duyduğumuz,yaşadığımız şeyleri algıladığımız şekilde tek gerçek olduğu konusunda ısrarcı olmak ve sabit tutumlu olmak eşimizle,patronumuzla,arkadaşlarımızla ve çocuklarımızla olan ilişkimizi hangi düzeylere ulaştırır bir düşünelim.Her insanın olayları ve durumları algılayışı farklıdır.

Karşımızdaki insanın algıladığı farklı resmi görmeye çalışarak anlamak istemek yapıcı bir ilişki sürecine girmemize yardımcı olur.Tek bir gerçek yoktur her zaman ve farklı gerçekleri görebilmek de yaşantılara açık olmak ve zeminimizi genişletmekten geçer.
Zemin genişletmekten bahsetmişken;

Davranışlarımızı açıklamada Şekil-Zemin İlişkisi,

Kişi açısından zemin,kişinin doğduğu andan itibaren yaşadıklarının (duygu,düşünce,gözlem,deneyim vs.) tümünü kapsayan soyut bir kavramdır.Gördüğüm,duyduğum,hissettiğim,düşündüğüm,yaşadığım herşey zeminimi oluşturuyor.Başka bir deyişle yaşam alanımı oluşturuyor.Ne kadar çok okur,gezer,görür,insan tanır ve kendimi yaşantılara açık tutarsam,zeminim (yaşam alanım) o kadar engin ve derin olur.Ne kadar az okur,görür,kendimi yaşantılara kapalı tutar ve az insanla ilişkiye girersem,zeminim o kadar dar ve sığ olur.

Zemindeki parçacıkları harekete geçirip davranışı yönlendiren,belirleyen şey ihtiyaçlardır.Kişiyi ihtiyaçlarını gidermek amacı ile çevresi ile ilişkiye giren bir organizma olarak görebiliriz.Örneğin susayınca su içeriz,acıkınca yeriz.İhtiyaçlar doğrultusunda zeminden beliren davranışlara şekil denir.Örneğin,insan susadığında su içme davranışı,o anda zeminden beliren,susama ihtiyacı doğrultusunda bir şekildir.Zeminden organizmanın ihtiyaçları doğrultusunda şekiller belirir ve tatmin edildiğinde zemine geri dönerler.Acıkınca yeriz,susayınca su içeriz,canımız sıkılınca sıkıntımızı giderecek birşeyler yapmaya çalışırız.Gün içinde bu ihtiyaçlar birkaç kez belirir ve tatmin edilir.

İşte,bu yaşamsal ve somut ihtiyaçların yanında insanın psikolojik-soyut ihtiyaçları da vardır.Kızgınlık belirtmek,tedirginlik,sevgi alma-verme,öfke,merhamet gibi.O an beliren ihtiyacımız giderilince başka bir ihtiyaç belirir.İnsan davranışı bu ihtiyaçlar çerçevesinde belirlenir.Bir ihtiyaç giderilince diğeri belirir.

Yolda, bir adamın oğluna “normal insan tepki verir, evet der, hayır der, başıyla bir işaret eder” dediğini duyduğunuzu varsayalım. Bu adam için “şekil” nedir? Oğlunu eleştirmek, normal bir adam gibi davranmadığı mesajını vermek. Adamın ihtiyacı nedir? Oğlunun ona tepki vermesi, söyledikleri ile aynı fikirde veya karşı fikirde olduğuna ilişkin uyaran beklentisi. Bu ihtiyacı besleyen enerji-altta yatan daha kapsamlı ihtiyaç ne olabilir? Adamın, ilişki içinde diğer taraftan kabul görmesi, duyulması, varlığının teyid edilmesi.

Burada gördüğümüz sahne adamın geçmişten bugüne taşıdığı ihtiyacın,oğlu ile ilişkisinde ortaya çıkma biçimidir.Günlük yaşamda farkında olmadan geçmişten getirdiğimiz ihtiyaçlarımızı,tamamlanmamış meselelerimizi adeta içimizde açık bir yara varmışçasına insanlar üzerinden yanlış tutumlarla gidermeye çalışabiliyoruz.Bu sürecin sonunda o ihtiyacımızın tatmin edilmeyeceği gibi karşımızdaki kişi ile ilişkimizi de yıpratmış ve sağlıksız bir iletişim içerisine girmiş bulunabiliriz.Bazen ihtiyacımızı yansıtırken öne çıkan şekil ihtiyaçla bağdaşmayabilir,öfkeyi ifade etmek yerine alkol kullanmak,yemek yemek veya eş ve çocukla tatsızlık çıkarmak gibi.Gerçek ihtiyacın farkına varmak ve varolan ihtiyacı uygun bir yolla gidermek ruh sağlığımız açısından önemlidir.

Algılamamızın kaynağı zeminimizi genişletmek, yaşam olaylarına açık olmak,bakış açımızı genişletmek ve bizi özgürleştirmek açısından önemlidir.

 

Davranışlarımı ve Başıma Gelenleri Açıklayabilecek Bir Teknik

Yaşadığımız olaylara kattığımız anlamlar,verdiğimiz değer ve düşünüş tarzımız doğrudan duygularımız üzerinde büyük birer etki uyandırırlar.Duygularımızı yaşadığımız oranda bedenimizde de değişiklikler yaşarız ve bu sürece uygun bir davranışta bulunuruz.Davranışımız sonucunda da hem bizi hem de çevremizi etkileyen bir takım sonuçlarla karşılaşırız.Bir örnekle anlatırsak;

OLAY

DÜŞÜNCE

DUYGU

BEDEN

DAVRANIŞ

SONUÇ

İşinizle ilgili

İlk defa bir sunum yapacaksınız

Sunumum kötü

geçecek

(Olumsuz otomatik düşünce)

Mutsuz,

Umutsuz,

Güçsüz

Hissetme

Boğazda

Daralma

Hissi

İşten kaçınmak bahane uydurma

İş sorumlu-

Luklarını yerine getirememe

Aynı durum

Sunum yapma konusunda

Yardım alabilirim

(Alternatif

İşlevsel

Düşünce)

Rahatlamış hissetme,

Umutlu,

Cesur

Vücudu gevşemiş

Cesaretle işi yapmaya koyulmak

İş yerinde başarılı performans

 

Yukarıdaki tabloda görüleceği gibi yaşanan olaylar karşısındaki düşünüş tarzımız,aklımızdan geçenler,duygularımızı etkiler ve hissettiklerimiz sonucu bedenimizde bazı değişimler yaşarız.Bu değişimler bizi davranışımız konusunda güdüler ve davranışımızın şiddeti ve yönü sonucunda da kendimize ve çevremize karşı olumlu veya olumsuz yansıyabilecek sonuçlar ortaya çıkar.

Siz de evde buna benzer birkaç örüntü oluşturun ve yaşamınızda başınıza gelenleri açıklayan önemli ipuçları elde edin.

Hiçbir şey tesadüf değildir.Yaşam olayları vardır ve bu yaşam olayları içerisinde bizim konumlandığımız alanlar vardır.Yürüdüğümüz yolu,evleneceğimiz eşi,çocuğumuzun gideceği okulu,işimizi,yediklerimizi vs. seçeriz ve yeni yaşantılara açık oldukça zeminimiz genişleyeceği için çeşitli seçim hakkımız olacaktır.

                                              

                                  KİŞİLERARASI İLETİŞİM

 

İletişim;

Bilgi üretme,aktarma ve anlamlandırma süreci olarak tanımlanabilir.Bilgi üretme kapasitesi tüm yaşam sürecimizi kaplayan öğrenme deneyimleri sonucu gelişir.İçinde bulunduğumuz anda vermek istediğimiz bilgi ise ihtiyaçlarımız ve beklentilerimizle orantılı olarak şekillenir.Bilgiyi aktarma ve aktarılan bilgiyi anlamlandırma süreci ise görsel,dokunsal,işitsel  birçok kanal ile gerçekleşir.

İki insan birbirinin farkına vardığı andan itibaren iletişim başlar.

Sokakta yürürken bir tanıdığınızı gördünüz fakat görmezden geldiniz ve yolunuza devam ettiniz,o da aynı şekilde gözünü yolundan ayırmadan devam etti.Bu durumda 1- O tanıdığınız insan ile iletişim kurdunuz mu?  2- Birbirinize hangi mesajları verdiniz?

Genel sanının aksine bu durum hiç de iletişimsizlik olarak açıklanamaz.Siz ona ‘seni umursamıyorum,senin varlığını kabul etmiyorum’ mesajı verirken gayet güzel bir şekilde iletişim kurdunuz keza o da aynı şekilde size gerekli mesajları sizi görmediğini göstererek vermiş oldu.Sağlıklı bir iletişim miydi?Genelde çevrenizde gördüğünüz iletişim şekilleri görmeme,umursamama y ada laf söyleyip kaçma şeklinde mi? Eğer böyleyse o ortamda sağlıklı bir iletişim gerçekleşmediğini rahatça söyleyebiliriz.

 

                                     KİŞİLERARASI İLETİŞİM

                                                                 

 

                         SÖZLÜ                                        SÖZSÜZ

                                                                                                                

 

              Dil             Dil Ötesi          Yüz ve     Bedensel    Mekan     Araçlar

                                                            Beden        Temas      Kullanımı

 

 

 

 

Karşımızdaki kişiyle iletişime geçerken şemada da görüleceği gibi dikkat etmemiz gereken birçok faktör vardır.Samimiyet iletişimde öncelikli dikkat etmemiz gereken faktördür diyebiliriz.Öncelikle iletişime geçme niyetimiz önemlidir.Bunun göstergesi olarak da beş duyumuzu kullanarak mesaj vermenin önemine dikkat çekelim.Çoğunlukla her duyusu farklı mesajlar veren insanlar belirli bir süre geçtikten sonra çeşitli nevrozlarla yardım almak zorunda kalırlar.İletişim kanalları arasındaki dengesizliğin kaynağında zamanla biriken patolojiler mevcut olabilir.İletişim kurarken samimi isek sözlerimiz,yüz ifademiz,davranışlarımız,ses tonumuz,mimiklerimiz aynı oranda,aynı mesajla hareket eder.

Dilimizden dökülen sözcükler ile ses tonumuzdaki oynamalar,kırılmalar ve benzer diğer hareketler,yüz şeklimiz,mimiklerimiz,bedensel duruşumuz,hitabımız,temas sınırımız ve alanımız,iletişim için kullandığımız araçlar bizim verdiğimiz bilgiden daha önemli olabilmektedir birçok zaman.

Yapılan araştırmalarda da beden dili ve ses tonunun önemi vurgulanmıştır:

 

› Beden Dili %55                  Ses Tonu %38         Kelimeler %7

UNIVERSITY OF CALIFORNIA (Mehrabian,1981)   

 

Araştırma da gösteriyor ki iletişim de insan ve evren gibi bir bütündür.Yani tek başına konuşmak yetmez,tek başına beden dili de yetmez,iletişim bütün bu süreçlerin toplamıdır.Ne kadar bütünse o kadar iyi bir iletişimdir.Bu bütünlük de samimiyet,doğallık ve yaşam olaylarına açık olmaktan geçer.

  Biz nasıl dinliyoruz?

  Görünüşte Dinleme:Dinliyor gibi görünüp iç dünyası bambaşka yerde

  Seçerek Dinleme:Anlatılanlardan kendi ilgi alanına girenleri dinleme

  Şartlanmış Dinleme:Önyargılı,aklındaki kavramı arayan dinleme

  Savunucu Dinleme:Suçlayıcı,alıngan

  Tuzak Kurucu Dinleme:Açık yakalamaya çalışmak,tuzaklar kurmak

 

 

İletişim yöntemlerimize değinirsek;

 İçimizdeki duygu,düşünce ve ihtiyaçlarımızın birer yansımasıdır.Bununla birlikte farklı iletişim biçimlerini kullanabiliriz.

-Saldırgan Davranış

-Etkisiz,Pasif Davranmak

-Etkili,Girişken,Güvenli Davranmak

Kendinizi ve insanlarla iletişime giriş yollarınızı gözlemleyin.Ne şekilde kendinizi ifade ediyor ve iletişim kurabiliyorsunuz y ada kurduğunuz iletişim ne kadar sağlıklı yollarla gerçekleşiyor.

Bu biçimlere ek olarak iletmek istediğimiz mesajı açık bir şekilde,net,anlaşılır olarak verebileceğimiz gibi,kapalı,dolaylı bir yolla,imalarda bulunarak da iletmek istediğimiz mesajı gönderebiliriz.Sağlıklı olan açık ve karşı tarafa doğru mesajı ulaştıran,anlaşılır iletişim yoludur.

  

                      İletişimde Engel Oluşturan Hususlar

  1. Emirvermek/Yönlendirmek                        Önyargılı olmak

      Zıtlaşmak ve tartışmak

  1. Ahlak dersi/Öğüt vermek/Akıl vermek
  2. Nutuk Çekmek                                      Ad takmak/Etiketlemek
  3. Yargılamak/Eleştirmek/Suçlamak
  4. Teşhis koymak/Tahlil etmek                  Fazla konuşmak
  5. Teselli etmek/Konu değiştirmek
  6. Saldırgan tavırlar takınmak/Konuşmaları kesmek
  7. Alay etmek/Aşağılamak/İnsanları utandırmak
  8. Dinlerken başka şeyler yapmak
  9. Karar vermeye/Yorum yapmaya zorlamak

                 

İnsanlarla İlişkilerinizi Bozmak İstiyorsanız Şunlara Özen Gösterin:

  • Karşınızdakinin yüzüne bakmadan konuşun
  • Kaşlarınızı çatın ve gergin bir ifadeyle konuşun
  • Karşınızdakinin sözünü kesin         /            Onu kırıcı sözler sarfedin
  • Konuştuğunuz kişinin görüşlerinde boşluklar arayın ve ona hatalarını göstermeye çalışın
  • Açıkça kendinizi ifade etmektense laf söyleyip kaçın
  • Dinlerken alaycı veya aşağılayıcı mimikler takının
  • Karşınızdaki konuşurken şakalar yapın ve gülün
  • Hepsinden önemlisi siz konuşurken hoşlanmadığınız tüm davranışları sergileyin

  EMPATİ   Nedir?

Son zamanlarda sıklıkla kullanılan ‘Empati’ diye bildiğimiz ve ‘başkasının yerine kendini koymak’la tanımladığımız bu kavramın ne olduğunu bildiğimizden emin miyiz?Bir başkasının yerine kendini koymak bir anlamda doğrudur,onun duygularını,düşüncelerini,olaylara bakış açısını ve davranış nedenlerini anlamlandırırken onun yerine kendimizi koyar ve anlamaya çalışırız.Yalnız bu kendi yerini değiştirme sürecinde direk kendimizi onun yerine koymak empati açısından anlamlı olmayabilir.Karşıdaki kişiyi anlama sürecinde davranışlarını anlamaya çalışırken,kendi duygu ve düşüncelerimizi yansıtıp yansıtmadığımıza dikkat etmeliyiz.’Ben senin yerinde olsaydım’ gibi cümleler empatik olmamakla birlikte antipatik bir tutum olarak da algılanabilir.Karşıdaki insanı anlamak istiyorsak kendimize ‘Ne oluyor da bu şekilde davranıyor?’ gibi soruları yönlendirmemiz gerekiyor.Doğru soruyu sorarsak doğru cevabı alırız.İşte o davranışı açıklayan ne oluyorları anlayabilirsek davranışın nedenini de anlayabiliriz ve iletişime geçerken uygun bildirimlerle sağlıklı yollara başvurabiliriz.Empatik davranışın  sağlıklı bir şekilde gerçekleşebilmesi için karşıdaki kişinin bakış açısını doğru anlayabildikten sonra uygun geribildirim yollarını kullanarak onu anladığımızı ifade etmemiz gerekir.

Empatik davranabilme yeteneğimizi artırmanın en iyi yolu hızlı yargılara varmaktan kaçınarak önce anlamaya çalışmaktır.Bu yol sağlıklı iletişimin de temel basamaklarından biridir.

Empati kurduğumuzda karşımızdaki kişiye hak vermemiz gerekmez

Önemli olan,kendimizi onun yerine koyup,onun düşünce ve duygu dünyasını keşfetmemizdir.

*İletişim Sadece Konuşmak Değildir!

-Neyi,ne zaman,nerede,nasıl söyleyeceğini bilmek,

-Karşıdaki kişiyle göz teması sağlayarak,ona saygı duyarak,

-Duygu,düşünce ve inançlarını içtenlikle anlatarak,

-Kendine uymayan görüşleri karşıdaki kişiyi kırmadan reddederek,

-Yargılamadan,sınamadan,alay etmeden,akıl vermeden,gözdağı vermeden,

-Kendimizin ve çevremizin farkında olarak iletişim kurmaktır.

 

İletişimin bir diğer olmazsa olmazlarından biri:           BEN DİLİ ve SEN DİLİ

Ben dili kişinin karşıdaki insanı suçlamadan,herhangi bir yargı cümlesi kurmadan,rencide etmeden yaşadığı olayla ilgili kendi yaşadıkları hakkında bildirim vermesidir.Özellikle karşıdaki kişinin  kişiliğine yönelik suçlama ve yargılama içeren ifadeler sen dilinin kullanıldığı ifadelerdir.Suçlamadan çok olumsuz davranışa ilişkin tepkinizi ve davranışın sizi nasıl etkilediğine odaklanmak istiyorsak ben dilini kullanarak iletişim kurmamız gerekir.İstenmeyen davranışa vurgu yapılıp üzerinizdeki etkilerine değindikten sonra,bunun ne tür duygular yaşattığı açıklanabilir.

Örneğin akşam eve gittiğinde yorgun argın dinlenmeye çalışan bir babaysanız,çocuğunuz televizyonun sesini açtığında ‘çok anlayışsızsın’ demek ya da onu rencide edici sözler sarfetmek yerine ‘televizyonun sesini çok açtığın zaman çıkan gürültüden başım ağrıyor.’ Gibi bir ifadeyle ortada olan bir davranışın sizde uyandırdığı etkisine vurgu yaparak,çocuğunuzu incitmeden mesajınızı iletebilirsiniz.

Sen dilinde kızdığımız davranışın ne olduğuna ilişkin açık bir bilgi vermediğimizden dolayı davranışın tekrar tekrar olması kaçınılmazdır.Ayrıca istenmeyen davranışın ne olduğu üzerinde durulmadan suçlayıp yargılama yapılır.Sen dilinin yoğun kullanıldığı aile veya arkadaşlık ortamlarında kişiler kendilerini değersiz hissedebilir.Bununla birlikte sen dilini yönlendirdiğimiz kişi savunmaya geçerek iletişime kendini kapatabilir.

Örnek:Sen dili:Çok kabasın,her zaman sözümü kesiyorsun!

Ben dili:Bir şey söylemeye başlayıp da sonunu getiremediğim zaman rahatsızlık duyuyorum.

         SEN DİLİ                                                                         BEN DİLİ

Kişiliğe yönelik                                                              Davranışa yönelik

Benlik saygısını zedeler                                              Benlik saygısını olumlu etkiler

Öfke,nefret vb.kötü duygulara neden olur        Dinleyende yardım isteği doğurur Pasif,agresif insanlar yaratır                                  Etkin insanlar yaratır

İlişkiyi Zedeler                                                              Yakınlığı artırır

 

 

 

 

 

DİPNOT:      Hayat başkalarıyla uğraşacak kadar kısa,kendinle çalışacak kadar uzundur ve dengeyi sağlamak için her zaman vakit vardır.

Hanna Nita Scherler ile Geştalt Terapi temel eğitim ders notlarından faydalanılmıştır.

İlgili konularda ayrıntı isteyenler birebir iletişime geçebilirler.

 

Özlem AKKEL